Kayıtlar

Hayat Fabrikası

Resim
 Ansızın öğretmenin lafını böldü delikanlı, ayağa kalktı, izin istedi. Salgından dolayı aylardır okullar kapalıydı, artık içinde tutamıyordu. Başladı anlatmaya; "Arkadaşlar, farkında mısınız? ya da hiç farkında olmaya çalıştınız mı? Neden burada olduğunuzu, neden şu sıra dedikleri tahtalara oturup sabahtan akşama kadar burada tutulduğunuzu hiç merak etmediniz mi? Şimdi size bir soru soracağım, siz neden buradasınız?.... 'ses yok'.... Ben size açıklayayım, siz buraya geldiniz çünkü meslek edinmek istiyorsunuz, para kazanmak ve rahat yaşamak istiyorsunuz. Peki meslek denen şey nedir? Yaklaşık altı yaşınızdan yirmi iki yaşınıza kadar eğitim denen zırvalığın peşinden koşacaksınız. On altı yıl, evet tam tamına on altı yılınız şu tahtaların üzerine oturup bir b*k öğrendiğinizi zannetmek ile geçecek. Doktor oldum, avukat oldum, mimar, mühendis oldum diyerek ortalıkta avel avel dolaşacaksınız. Size bunlar takdire şayan işler gibi görünecek, evliliğiniz buna bağlı olacak ve mesleği...

Sevgilim

 Ahuzarın mabedinde yıllanmış ömrüm Hüzün hep bir parça hayat dolu diyor Büyükada'nın meyhanelerinde kendini arıyor Yalnızlığın saadetinde yanıyor Bir kadehim var ve bir de kalemim Ruhum titrek, kalbim sağır Aşkın ötesinde, benim sözlerim Şeriat mı dersin, hakikat mi? Bacadaki mağrur martı kayboldu Kapı kapandı ve ışık söndü Ademden bu deme bir kul düştü Çan çınlıyor ve hilal kızıl Şarap şimdi en güzel halinde Ölüm şimdi en güzel haliyle Dolanıyor adanın sahillerinde Yalnızım ben en güzel halimle Elimde yok, avucumda yok Aklım da yok, fikrim de yok Varlığı var eden yokluk Beni, yokluktan da var eder Kefenimdir benim bedenim Issız ve soğuk Lafı uzatmaya gerek yok Alem de benim, adem de benim Sevgilim, sevgilim, sevgilim... A. Taha OKUMUŞ / 12.10.2020 / Büyükada/İstanbul

Suretlerden Arınanlar

Resim
Şuan evdesin, iştesin, okuldasın ya da cehennemin dibindesin, bilmiyorum. Kafanı kaldırıp baksana biraz insanlara, evet uzun uzun derinlemesine bak... Ne görüyorsun?... Annen, kardeşin, patronun, meslektaşın, sıra arkadaşın, öğretmenin ya da hiç tanımadıkların şuan sinirli mi, mutlu mu, birisiyle telefonda tartışıyor mu, birisine iltifat mı ediyor, yoksa herkesi azarlıyor mu? Bir düşün ve bak onların yüzüne, gözüne, hal ve hareketlerine, mimiklerine. Kimisine çok neşeli bir adam, kimisine çok disiplinli kadın, kimisine çok tatlı adam, kimisine de çok hırçın kadın diyorsun değil mi? Peki sence bu gördüklerin ne kadar gerçek, ne kadar sahici? Hiç bunu düşündün mü? Hayatında hiç bir insanın içine girmeye, ruhunu keşfetmeye çalıştın mı? Sınıfındaki hiç konuşmayan kızla konuşmaya, çok havalı olan erkeğe açılmaya, sürekli azarlayan patronuna karşı hoşgörülü olmaya, düşünen insanları anlamaya hiç uğraştın mı? Hayır... Sen sadece onları eleştirmekle, onlar hakkında dedikodu yapmakla onları...

Hissim ve İstanbul

gecenin seyrinde Hissim ve İstanbul, ruhum derin uykusunda, üstünde mütessir ben. Sanki elim bir manzarayı, mânâ arar gibi izliyoruz. Sabahın huzurunda ehli elem bab-ı hüzne gidiyor elzem bilek, tutulmak için güç arıyor. ve vakte yolculuk, ayanı-nur bakıyor bizse gelmeyecek günlere... M. Selman Özkul 21 Mart 2018

Gölgeler

Aslında  ruhum mücerred beni ben yapan hırçın gölgeler. Mahi muhafaza edilirken, beni benden koparan da hırçın  gölgeler, Mürekkebimden dökülen kelimelerde, ruhuma sız olur hırçın gölgeler. Ahıma dur deyince Vahıma binek olur hırçın gölgeler. M. Selman Özkul 11 Ekim 2019

Dîdâr

İşte yine birlikteyiz dağlar, ovalar Yine karşı karşıya saat yine iki ve hava yine kara Dolunayı göremiyorum Küstü de gitti mi bana Gözü yine kanlı mı mehtabın Üzmeyin onu üzmeyin Yakmışsınız yine tüm yıldızları Göktekiler yetmez mi size? Kervanlar yine yolda Kim bilir nereden gelip nereye gider Karada ararım kuzey yıldızımı İnan hala bulamadım Belki o da beni arıyordur ama eminim Bir gün buluşacağız Bir gün kavuşacağız Zamanında bir yıldızı daha söndürdüler Kahramanmaraşın ulu dağlarında Eskitilmiş yüreklerde kanar davası Tozlu raflarda faili meçhul dosyası... A. Taha Okumuş 6 Temmuz 2019 / Kahramanmaraş/Onikişubat

Vilâdet

Kum kızıllığı Buğday sarısı ve Yeşile boyanmış tepelerden Bir ceylan iner kasabaya Martılar selamlıyor beni kuşluk vakti Çatılarda dolaşıyor cambaz misali Bugün, bugün ben daha yorgunum Bugün, bugün ben daha durgunum Şerit halinde kovalıyor gökyüzünü bulutlar Ne yaptıklarını anlamam izler kalırım sadece sessizce Göğsümden göğün üstüne Bir fişek atılıyor gibi Beni bağlayan bir şey var Bir şey var göğün üstünde Hala bana yanar yeryüzündeki yıldızlar Gök aydınlandı ama sönmedi yıldızlar Seromoni eşliğinde ayaklanır mezarlar Beni mi atacaklar? Orada bir kuyu kazarlar Harabenin içinde yeşeren bir mimoza kadar canlı Kimi zaman seslenir yeşil çamlara Plaklar öfkeli, acıtan gramafona Kubbesinde sevda türküsü Anlatıyor bak hayat öyküsü Dinler durur binbir masalı Uyuyan insanlara, ölü süsü A. Taha Okumuş 3 Temmuz 2019 / Büyükada/İstanbul