Suretlerden Arınanlar
Şuan evdesin, iştesin, okuldasın ya da cehennemin dibindesin, bilmiyorum. Kafanı kaldırıp baksana biraz insanlara, evet uzun uzun derinlemesine bak... Ne görüyorsun?... Annen, kardeşin, patronun, meslektaşın, sıra arkadaşın, öğretmenin ya da hiç tanımadıkların şuan sinirli mi, mutlu mu, birisiyle telefonda tartışıyor mu, birisine iltifat mı ediyor, yoksa herkesi azarlıyor mu? Bir düşün ve bak onların yüzüne, gözüne, hal ve hareketlerine, mimiklerine. Kimisine çok neşeli bir adam, kimisine çok disiplinli kadın, kimisine çok tatlı adam, kimisine de çok hırçın kadın diyorsun değil mi? Peki sence
bu gördüklerin ne kadar gerçek, ne kadar sahici? Hiç bunu düşündün mü? Hayatında hiç bir insanın içine girmeye, ruhunu keşfetmeye çalıştın mı? Sınıfındaki hiç konuşmayan kızla konuşmaya, çok havalı olan erkeğe açılmaya, sürekli azarlayan patronuna karşı hoşgörülü olmaya, düşünen insanları anlamaya hiç uğraştın mı?
Hayır... Sen sadece onları eleştirmekle, onlar hakkında dedikodu yapmakla onları susturmaya çalışmakla iktifa ettin. Zira aşkı da bedende, tebessümde, cinsellikte, mutlulukta, sikkelerin üstündeki suretlerde aradın. En güzel yıllarını arkadaşlarına yaranmakla, en havalı, en güzel, en zengin olmaya çalışmakla geçirdin. Yıllarca eğlendiğini zannettin, sevdiğini, sevildiğini zannettin sonra bir gün artık arkadaşlarına yedirecek paran kalmadı, babanın biricik çocuğuna, sana vericek parası kalmadı. O gün o kafeye gidip, o kahveyi içemedin. Sonra noldu biliyor musun, ailenden çok sevdiğin hatta aileni karşına aldığın, aileni uğruna iki paralık ettiğin arkadaşların sen o gün o kafede o kahveyi içemediğin için seni aralarına almadılar, seni masalarına oturmadılar, senin suratına dahi bakmadılar. Yıllarca suratına baktığını zannettiğin o arkadaşların seni orada o kahve için hiçe saydılar, sen hayatının en güzel yıllarını arkadaşlarınla değil. Yürüyen yılanlarla geçirdin... Sevdiğini, sevildiğini, hayatında ilk defa gerçekten biri(leri)nin seni düşündüğünü, seni anladığını zannettin. İşte tam o an kendini keşfetme yoluna revan olma çabasına gireceksin. Asla o yoldan dönme, asla o yolu terketme. Evet belki etrafında kimse kalmayacak, kimse seni istemeyecek, sana aptal diyecekler, salak diyecekler, boş yapıyorsun diyecekler sonra gün gelecek ardınızdan alkış tutacaklar. Kendinizi keşfetme yoluna revan olma çabasına ne kadar erken girerseniz, bu dünyada kendinize doğru uzun bir yol kat edersiniz. O yolun sonu yok, o yolun sonu gelmez ama en azından gidebildiğiniz kadar yol, atabildiğiniz kadar adım atın. Bu yolun sonunda siz varsınız, bu yolun her metresinde olduğunuz gibi, bu yolun sonunda gerçek var, bu yolun sonunda aşk var. O yüzden diyorum size aşkı ne bedende, ne sikkede, ne surette, ne mutlulukta arayın. Aşk acı çekenlerin ismidir, aşk acıyı sevenlerin ismidir, aşk suretlerden arınanların ismidir.
Yorumlar
Yorum Gönder