Ansızın öğretmenin lafını böldü delikanlı, ayağa kalktı, izin istedi. Salgından dolayı aylardır okullar kapalıydı, artık içinde tutamıyordu. Başladı anlatmaya;
"Arkadaşlar, farkında mısınız? ya da hiç farkında olmaya çalıştınız mı? Neden burada olduğunuzu, neden şu sıra dedikleri tahtalara oturup sabahtan akşama kadar burada tutulduğunuzu hiç merak etmediniz mi? Şimdi size bir soru soracağım, siz neden buradasınız?.... 'ses yok'.... Ben size açıklayayım, siz buraya geldiniz çünkü meslek edinmek istiyorsunuz, para kazanmak ve rahat yaşamak istiyorsunuz. Peki meslek denen şey nedir? Yaklaşık altı yaşınızdan yirmi iki yaşınıza kadar eğitim denen zırvalığın peşinden koşacaksınız. On altı yıl, evet tam tamına on altı yılınız şu tahtaların üzerine oturup bir b*k öğrendiğinizi zannetmek ile geçecek. Doktor oldum, avukat oldum, mimar, mühendis oldum diyerek ortalıkta avel avel dolaşacaksınız. Size bunlar takdire şayan işler gibi görünecek, evliliğiniz buna bağlı olacak ve mesleğiniz olmadığı zaman da toplumdan dışlanacaksınız, paranız olmadığı zaman sevilmeyecek, hor görüleceksiniz. Neden diye gerçekten düşünmediniz mi hiç? Çünkü siz doğduğunuz zaman gözlerinizi dünyaya değil, bir fabrikaya açıyorsunuz. Evet, bir fabrika, "hayat" ismi konulmuş bir fabrika.

Önce büyütülüyor, besleniyor, eğitim denen saçmalığa tabi tutuluyor ardından o fabrikada işçi olarak çalışıyorsunuz. Eskiden köleleri satın almak için altın, gümüş gibi değerli materyaller kullanılırdı. Şimdi ise altın, gümüş gibi değerli materyaller yerini yaldızlı diplomalara bıraktı. Sekizlik, onbirlik, onbeşlik. Artık bu işçilere köle de denmiyor, onlara payeler ihsan ediliyor, doktorluk, doçentlik. Bu dünyada hiç bir zaman tüketen insanın kazandığı görülmemiştir ve eğitim de temelinde tüketimdir. Bilgiyi tüketmek, insanı tüketmek demektir. Lakin şunu da unutmamamız gerekir. Üretmek için de tüketmek gerekir. Ama buradaki en önemli husus, "üretmek için tüketmek"dir. Soruların altında şıklar var ya, harfler, a,b,c,d,e. Eğer bir meslek edinmek istiyorsanız onlardan doğru olanı yuvarlak içine almanız lazım değil mi? Bunun da derinine indiğimiz zaman yine bir psikolojik hamle görüyoruz. İşte o yuvarlak, o çember sizin konfor alanınız, nam-ı diğer "hayat", fabrika. Oradaki harf sizsiniz, kendinizi yuvarlak içine alan da yine kendinizsiniz. Bu psikolojik oyun siz o fabrikaya gözlerinizi açtığınızdan itibaren gerçekleşen bir oyun. Buradaki alt metin de kabaca şudur; "Bu hayatı sen istedin, bu hayata sen karar verdin, her şey senin istediğin gibi oldu, tüm seçimleri sen yaptın, kendi sınırlarını sen belirledin ve biz hiç bir şey yapmadık, biz masumuz". İnsan kendi kendine sınır koyar, kendi kendini sınırlar, kendi kendini konfor alanının içine sokar. Bunu yaparken de eğitimi, dini, ideolojiyi araç olarak kullanır. Bu dünyada iyi ve kötü yoktur. Para için çalışan ve parayı çalıştıran vardır. Yani fabrikaya gözlerini açan ve fabrikayı açan vardır. Ama unutmamak lazım, fabirkayı açan da bir zamanlar o fabrikaya gözlerini açtı. Hayat seçimlerimizden, kararlarımızdan ibarettir. ve en önemlisi
"Hayat konfor alanının bittiği yerde başlar."
Yorumlar
Yorum Gönder